İsmail Pehlivan
21. yüzyılda, inanç ve etnik kimliğin toplumların şekillenmesinde gerekenden fazla önem kazanması birçok sorunu da beraberinde getirdi.
Otoriter devletler bu toplumsal yapıları tehlikeli gördüklerinde müdahale ederek; baskı ve zulümle kontrol etmektedir. Kimliğe dayalı örgütlenme sorunlu bir alandır. Kısa sürede toplum desteği görse de uzun vadede sönümlenmeye yüz tutar.
Bu tespitlerden de anlaşılacağı üzere mesele sınıfsal niteliklidir. Egemen sınıflar, kendi bekalarını güvence altına almak için ülkenin ezilen sınıflarını dil, din, etnisite farkı gözetmeksizin baskı ve sömürü düzeniyle tahakküm altına alarak adeta hayat hakkı tanımamayı esas almaktadır.
40 yıldır devam eden ve en az 50 bin yurttaşımızın canına mal olan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki Kürt etnik savaşının başarı şansının ancak emperyalist güçlerle işbirliği yapmaktan geçtiğine evirildiği bir gerçek. Ülkenin güneydoğu ve doğusunda yaşanan olaylarda emperyalist devletlerin çıkarları söz konusudur. Son yıllarda emperyalist devletler bölgede egemenlik kurmak amacıyla Türkiye’ye karşı Ortadoğu’daki Kürt örgütleri ve Selefi teröristler ile işbirliğine giderek destek vermektedir. Bu örgütlerin silah ve teçhizatları emperyalist devletler tarafından karşılanmaktadır.
Selçuklu ve Osmanlı’yı geçelim, Türkiye Cumhuriyeti’nin 101 yıllık tarihine baktığımızda Anadolu Aleviliği inanç sahiplerinin de her kıpırdanışından ve uyanışından rahatsız olan devlet, şiddete başvurmaktan kaçınmamıştır. Ve soykırıma varan katliamlara sivil faşist ve irticacı yapılarla birlikte imza atmıştır. Türkiye’nin egemen sınıfları işçi sınıfından korktuğu kadar Alevilerden de korktuğu yaptığı saldırılardan anlaşılmaktadır.
Alevi toplumunun ezici çoğunluğu işçi, emekçi ve köylü sınıfının mensuplarıdır. Bu mensubiyet Alevi nüfusunun yüzde 90’nına tekabül eder. Yani Aleviler emekçi sınıfının önemli bir motor gücüdür. Doğru olan mücadele yöntemi sınıfsal olmalıdır. İşçi sınıfının şanlı mücadele tarihi bize göstermiştir ki etnik ve inanç mücadelelerinin başarı şansının işçi sınıfının başarı şansının yanında esamesi bile okunamaz. Etnik ve din savaşları uzun zaman dilimine yayılan ve binlerce insanın katledilmesine varan kötü sonuçları olan bir olgudur.
Anadolu Alevilerinin bu olumsuzluklardan ders çıkarması gerekmektedir. Anadolu Aleviliği batıni inanç öğretisinde insanı yaşatmak temel ödevdir. Bundandır ki 72 millete aynı nazarda bakmayı buyurur. Dolayısıyla saldırı ve başkaldırı amaçlı silahlı mücadele yöntemi Alevilerin toplumsal kişiliğiyle örtüşmez.
Aleviler tarihten bu yana büyük acılara ve kıyımlara uğramış bir toplumsal yapıdır. Savunma içgüdüsüyle kendini korumaya almaya çalışsa da dönem dönem kendini bile savunacak teçhizata sahip olamamıştır. Hiçbir dönem öz savunma örgütlenmesine ihtiyaç duymadığı veya bu öngörüye sahip önderlerinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Bugün ülkemiz sermaye sınıfının en acımasız ve hoşgörüsüz anlayışını temsil eden devlet sistemiyle yönetilmektedir. Siyasi iktidar tek adam rejimi ile temsil ettiği egemenlerin tüm hak ve menfaatlerini korumak ve sömürüyü katmerleştirmek için hileli olan yol ve yöntemleri kullanarak, korku imparatorluğu yaratarak toplumu sindirmeye çalışmaktadır.
Alevilerin bugüne kadar devlet otoritesine ve siyasi iktidarlara karşı verdikleri mücadeleden ders çıkararak, yeni mücadele yöntemlerine yönelmesi hayati önemdedir. Aleviler ceberut sisteme karşı demokratik kitle örgütleri ile beraber hareket ederek demokrasi yanlısı sosyal muhalefeti desteklemelidir.
İnanç temelli mücadele belli bir yol alındıktan, bir aşama kaydettikten sonra toplum tarafından kanıksandı. Artık bu anlayışa itibar edilmemektedir. İnanç temelinde örgütlenmenin ve mücadelenin çekim merkezi olma özelliği, toplumsal kabul görmemektedir.
Nitekim son yıllarda yapılan meydan toplantıları-mitingleri 2000’li yıllardaki gibi kitlesel ve coşkulu değildir. Dolayısıyla mücadeleyi daha üst bir boyuta taşıma zamanıdır diye düşünüyorum. Bunun yolu ve yönteminin sınıf temelinde örgütlenmekten geçtiği öngörülmelidir. Alevi demokratik kitle örgütleri programlarını gözden geçirerek günün koşullarına uygun, Alevi toplumunu işçi sınıfıyla buluşturan bir örgütlenme modelini topluma deklere etmelidir. İnanç kurumlarındaki tahakkümüne son vermelidir. İnanç kurumları toplumsal rızalık alınarak yetkin inanç önderlerine teslim edilmelidir.
İnanç kurumları da tek çatı altında birlik için kararlar almalıdır. Ve en kısa zamanda ‘Alevi Temsilciler Meclisi’ oluşturulmalıdır. Tüm siyasi partilere aynı mesafede durarak; diplomasi kurulu aracılığıyla devlet ve siyasi iktidarlarla görüşülmelidir. Alevi inanç merkezleri programlarını bu anlayış temelinde tashih etmelidir.
Alevi demokratik kitle örgütlenmesi ise devletin ve siyasi iktidarların tüm haksızlıklarına karşı işçi sınıfının yanında yer alarak, demokratik hak mücadelesinin içinde yer almalıdır. Alevi toplumunu yaratılacak olan bu sinerjinin ışığında örgütlemelidir.
İnanç ve etnik kimlik mücadelesi geçicidir, sancılıdır, sonuç alınması da güçtür. Esas olan sınıf mücadelesidir. Sınıf mücadelesinin amacı; ezen ve ezilenin olmadığı, sömürüsüz bir dünyada daha eşit, daha özgür bir toplum yaratmaktır.
More Stories
İstanbul’da AVM alevler içinde kaldı
Antarktika’da bir milyon liralık iş imkanı: Bir şartı var
ABD’den Somali’ye hava saldırısı: ‘IŞİD yöneticisi öldürüldü’